Türkiye'nin en iyi sağlık internet sitesine hoş geldiniz.

Anne ve Babaların Meslek Seçimine Etkisi

Hepimiz biliriz ki bireyin gelişim dönemleri içinde en sıkıntılı, en zorlanmalı dönemlerinden biridir ergenlik. Ergenin çözmek zorunda olduğu sorunlarından biri de gelecekteki mesleğine ilişkin bir seçim yapma zorunluluğudur. Meslek seçimi, sadece gencin gelecekte nasıl bir işte çalışacağını değil, nasıl bir yaşam biçimi istediğini de belirleyeceği için önemli bir karardır.

Günümüzde meslek seçeneklerinin artması, mesleklere duyulan ihtiyacın teknolojik gelişmeye bağlı olarak değişmesi, bireyin kendi yaşam biçimini seçme özgürlüğünün olduğu görüşünün benimsenmesi sonucu meslek seçimi karmaşık bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.

Meslek seçimi bir anda verilen bir karardan çok, yaşam boyu devam eden gelişimsel bir süreçtir. Bir anlamda bireyin meslek seçimi, geçirdiği bir takım yaşantılar ve deneyimler sonucunda verdiği bir karardır.

Meslek danışmanları, mesleki karar verme sürecinde bireyin başta yetenek, ilgi ve değerlerine yönelik bir çözüm üretse de bireyin meslek seçiminde sosyal, kültürel yaşantıları olduğu kadar içsel dünyasını oluşturan psikolojik algıları, anne baba tutumları ya da doyurulmayan psikolojik ihtiyaçları da kişinin mesleki karar verme sürecini etkileyen ve kararlarına yön veren etkenlerdir.

Son yıllarda aile bir sistem olarak ele alınmakta, aileye ait değerler, aile bireyleri arasındaki etkileşimin kararlara etkisi bir bütün olarak incelenmektedir. Gencin meslek seçi mi kararında ailesel faktörlerin önemi yadsınamaz. Bu konuda yapılan araştırmalarda, ailenin sosyo-ekonomik düzeyinin, kardeş sayısının, aile genişliğinin, ergenin duygusal olarak aileden bağımsızlaşmasının ve anne babanın bu süreçte sergiledikleri tutumların önemi ortaya konulmuştur.

Gencin seçmeyi düşündüğü meslekle kendi kişilik özellikleri arasında uzlaşma sağlaması için, hem mesleklerin özelliklerini keşfetmesi hem de ilgi, yetenek ve mesleki değerlerinin farkına varması gerekmektedir.

Çocuğun kişilik gelişiminde, anne babasıyla olan etkileşiminin çok önemli bir rolü vardır. Aile içindeki eğitim ortamının, çocuğun sosyal ve duygusal gelişimine katkısı, büyük ölçüde anne babanın çocuk yetiştirme tutumuna bağlıdır. Çocuk yetiştirmenin tek bir doğru yolu, hazır bir reçetesi yoktur. Birbirine tıpatıp benzeyen iki aile, aynı yöntemleri uygulayan anne baba da yoktur. Her anne babanın kendine özgü bir çocuk yetiştirme yöntemi, disiplin anlayışı olmakla beraber, bu tutumlar genel eğilim olarak, otoriter(baskıcı), demokratik, aşırı koruyucu tutum olarak gruplandırılabilir.

Otoriter (Baskıcı) Tutum:

Otoriter anne baba tutumu, çocuğun bir birey olduğunu kabul etmeyen, ona söz hakkı tanımadan, isteklerini dikkate almadan anne baba tarafından belirlenen kuralların katı bir şekilde uygulanmasıdır. Otoriter tutumda sevginin gösterilmemesi, kurallara uymayan çocuğa ceza uygulanması, çocuğun özgüven gelişimini engelleyerek, onun çekingen, pasif ya da saldırgan bir kişilik yapısı geliştirmesine neden olabilir. Özellikle ergenlik döneminde, otoriteye isyankâr tavrının yanında anne babanın desteğine ihtiyaç duyan genç için, baskı ve yasaklara dayalı disiplin anlayışı bu evreyi çatışmaların yoğun yaşandığı zor bir döneme dönüştürebilir.

Otoriter tutum, çocuğun kişiliğini hiçe sayan, katı disiplin kurallarının uygulandığı bir tutum olduğu için, bu aile ortamında yetişen çocuğun kendine ve başkalarına güven duyması, kendi başına karar alması çok zordur. Bu çocuklar için genellikle sessiz, sakin, uslu, nazik gibi sıfatlar kullanılmasına karşın, bu çocukların çekingen, pasif, başkalarının etkisinde kolay kalabilen aşırı hassas bir yapıya sahip oldukları da gözlenmiştir.

Ergenlik öncesi baskı ve cezalar nedeniyle korkan ve sinen çocuk, ergenlik dönemimde otoriteye başkaldırarak, kurallar ı hiçe sayarak, yetersizlik ve güvensizlik duygularını kapatmaya çalışır. Bunun için de zaman zaman kabadayılık gösterilerine başvurabilir, saldırganca davranışlarda bulunabilir.

Bu tür ailelerde yetişen çocuğa duygu ve düşüncelerini ifade etme fırsatı verilmediği için çocuk da problem çözme, karar verme gibi becerilerini geliştiremez ve kendi yeteneklerinin, yapabileceklerinin farkına varamaz.

Demokratik Tutum:

Demokratik anne baba tutumu, anne babanın çocuklarına karşı hoşgörülü olmaları, sevgilerini koşulsuz sunmaları, çocuklarının duygu, düşünce ve isteklerini ifade etmelerine izin vermeleri anlamına gelir. Bu tutuma sahip anne babalar çocuklarının ayrı bir birey olduğunu kabul eder, onların bağımsız bir kişilik geliştirmelerine olanak sağlar.

Demokratik tutumun hâkim olduğu ailede, kurallar çocuğa açıkça belirtilir, hangi davranışların onaylanacağı ve sınırlar nettir. Bu sınırlar içinde çocuğa kendini ifade etmesine ve kendisiyle ilgili kararlar almasına fırsat verilir. Demokratik aileler ergenlik döneminde gencin bağımsızlık girişimlerini, denetimi eksik etmeden destekler. Gence anne babasıyla rahatlıkla konuşabileceği iletişim ortamı sağlanırken, davranışlarında da başıboş davranamayacağı açıkça belirtilir. Böyle bir ortamda yetişen çocuk, kendine, ailesine ve çevresine güven duyar, sorumluluk alabilir durumdadır, karar verme becerisi de gelişmiştir.

Aşırı Koruyucu Tutum:

Anne baba çocuğun doğumundan itibaren, onu koruyup kollamak ve kontrol etmekle sorumludur. Ancak koruma, çocuğun bağımsız bir birey olmasını ve kendi ayakları üzerinde durmasını engelleyecek düzeyde olursa çocuğun sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmesi engellenmiş olur.

Aşırı koruyucu ailelerde çocuk, yaşamın merkezi durumundadır, ailenin tüm yaşamı çocuğa göre düzenlenmiştir. Kendisi yiyebileceği halde yemeğini yedirmekten tutun da ödevlerini yapmaya kadar, çocuğun tüm sorumluluklarını anne baba üstlenir. Doğal olarak bu tür ailelerde, kendine güvensiz, sorumluluklarını üstlenemeyen, başkalarına bağımlı ve arkadaş edinmekte güçlük çeken çocuklar yetişir.

Bu çocuklar ergenlik dönemimde ciddi bir bocalama evresi yaşarlar. Ergenlik dönemindeki gencin gelişiminde çok önemli bir yeri olan arkadaşlık ilişkilerinde genellikle başarısız olurlar, bir arkadaş grubuna dahil olsalar da grubun en pasif üyesi olabilirler. Kendi başlarına karar verme becerisi gelişmediği için gelecekleriyle ilgili kararlarda da anne babalarının desteğine ihtiyaç duyarlar.

Mesleki Olgunluk:

“Meslek seçimi” kavramı aslında bu seçimin anlık bir karar olduğunu çağrıştırıyor. Oysaki bireyin bu kararında o güne kadar geçirdiği tüm yaşantıları ve deneyimleri etkili olmaktadır. O nedenle “Meslek Seçimi” kavramı yerine “Meslek Gelişimi” kavramını kullanmak daha doğru olacaktır.

Bireylerden çocukluktan itibaren belirli yaş dönemlerinde, meslek seçimine yönelik davranışlar göstermesi beklenir. Bu mesleki davranışlara da “ mesleki gelişim görevleri” denir. Mesleki olgunluğa sahip olmak da bireyin yaşından beklenen gelişim görevlerini yerine getirmesine bağlıdır.

Üniversite sınavına hazırlanan lise son sınıf öğrencilerinin yerine getirmeleri gereken mesleki gelişim görevleri şöyle sıralanabilir:

1. Bu dönemdeki gencin yeteneklerinin ve ilgilerinin farkına varması ve mesleki değerlerinin belirginleşmiş olması gerekmektedir.

2. Genç, meslek seçme sorumluluğunu üstlenmelidir.

3. Meslekler hakkında bilgi sahibi olmak için çeşitli kaynaklara başvurmalıdır.

4. Mesleklerin gerektirdiği özellikler ile kendi yetenek ve kişilik özelliklerinin tutarlı olması gerektiğinin bilincinde olmalıdır.

  • 0
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)

Yorum yapın

Site İçi Arama