Bu sayfayı yazdır

Çocuklarımızla Cinsellik Hakkında Nasıl Konuşmalıyız?

Cinsellik, çocuklarımıza nasıl ve ne kadar anlatacağımızı bilmediğimiz, zaman zaman çekindiğimiz, bazen güç, bazen de hiç girilmemesi gereken bir konudur. Gelişiminin doğal bir parçası olarak çocuk, konuşmaya çekindiğimiz bu konuya karşı meraklıdır; "kendisi bu dünyaya nasıl gelmiştir?" bu soruyu da onu dünyaya getirenlere sorması en doğal hakkıdır.

Leylekler sağ olsun, bu konuda anne babalarımıza yıllarca yardımcı olmuşlardır. Ancak bizim çocuklarımız bilgi ve iletişim çağı çocuklarıdır ve leylek açıklaması onlar için çok da tatmin edici olmayacaktır.

Cinsellik nasıl tanımlanmaktadır?

Cinselliğin tanımı insanların kadın ya da erkek olmasından ve seksten daha çok şeyi ifade eder. Biyolojik olarak cinsel organlar ve hormonlarla belirlenen cinsiyet, cinselliğin bir parçasıdır. Cinsel organlar ve hormonlarla ilişkili üreme, cinselliğin diğer bir parçasını oluşturur.

Çocukluk döneminde gelişmeye başlayan cinsel kimlik cinselliğin önemli bir bölümüdür. Bedensel temasın getirdiği haz duygusu da cinselliğin içindedir. Cinselliğin sosyal ve manevi tarafı da göz önüne alınmalıdır. Çevreyle ilişki, cinsiyete toplumun bakışı, duygular, cinsel roller, toplumun kadınlığa ve erkekliğe nasıl baktığı, cinsel eğitim yollan bunların hepsi cinselliği ve yapılacak tanımı belirleyecek faktörlerdir. Cinselliği oluşturan tüm bu yönlerin ağırlığı herkes için farklı olabilir. Bazı yönlerin etkisi ise, bazı kişilerde hiç görülmeyebilir. Bu nedenle cinselliğin tanımını herkes kendi adına gerçekçi bir şekilde yapmalıdır.

Çocuklar cinselliğin sadece bedenleriyle ilgili olmadığını öğrenmelidirler. Bu nedenle, cinsellikle birlikte onlara sevgi de anlatmalıdır. Çocukların cinselliği aynı zamanda sorumluluk, yakınlık ve sevgi ilişkisi olarak öğrenmesi önemlidir. Cinselliği bu şekilde öğrenen çocuk sağlıklı gelişecektir. Cinselliği bu şekilde öğrenmek, çocuğunuza, gelecekteki deneyimleri için olumlu zamanlama ve doğru eş seçimi yapabilme şansı verecektir.

Ailelerin kendi cinsel değerlerini çocuklarına aktarmaları doğal mıdır?

Herhangi bir konuda ailelerin kendi değerlerini çocuklarına aktarmaları normaldir. Hepimiz böyle büyüyoruz. Aile bir sistem ve bu aile sisteminin çok kapalı veya çok açık olması, çok girdi alması çocuk yetiştirme şeklini etkilemektedir. Ancak, bu sistemi ne kadar kapalı tutsanız da, dışarıdan gelen hiçbir etkiyi ailenin içine almam deseniz de, çocuk büyüdükçe sistemi ister istemez dışarı açmak zorunda kalırsınız. O zamanda sizin o kapalı yerde tuttuğunuz değerler çok gerçekçi değilse, dıştaki değerlerle çatışırsınız.

Cinselliği konuşurken utanan yetişkinler, sizce çocuklarına nasıl bir mesaj verir?

Çocukla cinsellik konusunda konuşmayı engelleyen iki neden vardır. Öncelikle aileler neyi, ne kadar bildikleri konusunda tedirgindir. %90'ı da haklı. "Bilmiyoruz, bilmediğimiz şeyleri de nasıl aktaracağız?" demektedirler. Bir diğer neden ise; "Biliyor olsak da nasıl aktaracağız?" konusudur.

Anne ve babalara da yetiştirilirken cinselliğin ayıp, kendiliğinden oluşan ve üstü kapalı tutulması gereken bir süreç olduğu öğretilmiştir. Dolayısıyla bilmedikleri bir konuyu aktarmak onlara zor gelmektedir. Bu duygular içerisinde olan bir yetişkinde "Bu konuşulabilecek doğal bir konu değil, ben bile konuşamıyorum." alt mesajım çocuğuna vermiş olmaktadır.

Anne-baba cinsellikle ilgili bilgileri aktaramıyorsa, kim aktarmalı?

Eğer anne-baba doğru bilgiyi aktaramayacaksa veya ne aktaracağını tam bilmiyorsa, bu konuda yetkin, nasıl aktaracağım bilen başka bir erişkinin anlatması doğru olacaktır. Böyle deyince de, anne-babalar bazen bir uzmana gidip şunu yapıyorlar; "Çocuğumuzu getirdik, hadi oğluma/kızıma cinselliği anlatın." Çocuğu ilk defa görüyorsanız, uzman bile olsanız, bu bilgi uzmanın anlatması gereken bir bilgi değildir.

Cinsellik içinde duygu boyutu da vardır. Doğal olarak, çocuğun duygusal bağı olan tanıdığı, güvendiği, inandığı biri tarafından bu bilgilerin aktarılması gerekir.

Aileler cinsellikle ilgili olarak çocuklarıyla konuşurken neyi, ne kadar anlatmalı? Nelere dikkat etmeli ve nerede durmalı?

Çocuğun gelişimine göre bu değişir ama temel birkaç kural vardır:

* Anlatacağınız bilgi mutlaka çocuğun gelişim yaşına uygun olmalıdır. Fazlasını anlatmakta, azını anlatmakta sorundur.

* Çocuğun merak ettiği kadarını anlatmak uygundur. Bu, aslında birinci maddeyle de bağlantılıdır. Çocuk zaten siz anlatırken sizi durdurur. Çocuk sorar, "Anne ben dünyaya nasıl geldim?" Siz anlatırken bir süre sonra bakarsınız ki, "ayakkabım sıkıyor, düğmem koptu." gibi sözler söylemeye başlar. Bu size bir mesajdır. Çocuk "tamam, bundan fazlasına ihtiyacım yok" demektedir. Çocuğun bu sinyallerine dikkat etmek gerekir.

Peki, çocuk hiç soru sormuyorsa?

O da bir sorun. Çocuk sormuyorsa, gelişim dönemine uygun olarak gelişip gelişmediğine bakmak gerekir. Ya da çocuğun evin içerisinde soru sormamasına neden olabilecek bir ortamı fark etmeden mi yarattık? Bunu da düşünmemiz gerekir. Ayrıca bize sormuyor acaba başkalarına mı soruyor? Başkalarından farklı ya da yanlış bir bilgi mi öğreniyor? Bunlar da kontrol edilmelidir.

Konuşmayan bir çocuğa nasıl yaklaşmalıyız?

Fırsatları değerlendirmek uygun olacaktır. Örneğin, 4-5 yaşlarındaki bir çocuğun "Bebek nasıl olur?" sorusunu sormasını bekleriz ama çocuk çıt çıkarmıyorsa ailede, komşuda bir hamile varsa, o örnekten yola çıkarak "Ayşe Teyzenin bebeği olacak, bebek karnında büyüyor." gibi bir cümle ile konuşmayı siz başlatabilirsiniz. Veya kardeşi var ve siz bezini değiştiriyorsunuz, kadın-erkek farkını oturtup konuşmadan orada verebilirsiniz. Amacımız "Hadi otur seninle cinsellik hakkında konuşalım." demek değildir, uygun sahneyi yakalamak gerekir...

Cinsellikle ilgili bilgileri kız ve erkek kim vermelidir?

Çocuklar özellikle ergenlik döneminde ya da daha küçükken cinsellikle ilgili kelimeler onlara komik, utanılacak konular gibi gelir. Bu nedenle de kendi cinsinden biriyle daha rahat konuşabilir, sorularına daha iyi yanıtlar alabilir.

Gelişim olarak beklentimiz zaten erkek çocuğun babaya, kız çocuğun anneye yakınlığıdır. Evde bir baba var ama çocuk cinsellikle ilgili her türlü sorusunu anneye soruyorsa, anne-çocuk ilişkisinde, baba-çocuk ilişkisinde bir karmaşa var demektir. Sonuçta bir ebeveyn anlattıklarının büyük bir kısmım okuyarak bir kısmım da tecrübeyle öğreniyor.

Özellikle de duygu kısmını tecrübeyle öğreniyor. Örneğin, 11 yaşındaki bir erkeğin gece boşalmasında ne hissettiğini bir annenin bilme şansı çok azdır. Anne kızının kanamadan korkmasını anlayabilir ama erkek çocuk için "ne var bunda, erkek oldun işte" diye düşünebilir. O nedenle empati yapabilmek, aynı cins ebeveyn için daha kolaydır. Dolayısıyla aynı cins ebeveynin cinsel içerikli bilgileri anlatması, paylaşması daha uygundur.

Toplumumuzda aile içinde kullanılan bazı ifadeler var. Erkek çocuklara "çapkın", kız çocuklara "büyüyünce çok canlar yakacak" denilir. Bu ve bunun gibi ifadeler çocuğun cinselliğe bakışını nasıl etkiler?

Bu tarz ifadeler, çocuğun sadece cinselliğe bakışım değil, hayata bakışını ve toplum içinde cinsiyeti algılayışını da etkiler. Cinselliğin de ötesinde, çocuklar gelişirken belli özelliklerine çok atıfta bulunmak onların diğer alanlarının çok geride kalmasına neden olmaktadır. Örneğin, siz kız çocuğunuzu "ah güzel kızım, ah güzel kızım" diye yetiştirirseniz, güzelliğinin çok fazla vurgulanması ona sevilmenin güzelliğiyle bağlantılı olduğu mesajını verebilir ve o zaman kız çocuğu başka yeteneğini geliştirme ihtiyacı duymaz. Bütün yatırımını da güzelliğine yapar. Tek bir özelliğe yatırım yapmışsak ve o özellik elimizden giderse ya da o özellikle ilgili en ufak bir tereddütte düşersek yıkımımız çok daha fazla olur. Ancak, yan desteklerimiz varsa çok rahat ederiz. Cinsellik açısından baktığımızda da çocuğa şunu öğretmiş olmaktayız; ne kadar çok adamı süründürürsen, ne kadar çok kız tavlarsan, o kadar erkeksin veya o kadar dişisin diyoruz.

Çocukların cinselliği sorumluluk, yakınlık ve sevgi ilişkisi olarak öğrenmesi, onlara gelecekte doğru eş seçimi yapabilme şansını verecektir.

Bu durum genel toplum yapısını da bozuyor. Erkekle kadın arasındaki ilişkiyi birinin birini tavlaması gibi basit bir iletişime indirgiyor.

Çocukların cinsel içerikli oyunlar oynaması doğal mıdır? Çocuğunun bu tarz oyunlar oynadığını gören ailelerin ve öğretmenlerin yaklaşımı nasıl olmalıdır?

Ailelerin ve öğretmenlerin korkulu tepkileri tamamen ne yapacağını bilememe ve olayın ne olduğunu anlamama ile ilgilidir. Çocuklar önceleri kendi cinsiyetleri ve karşı cinsle ilgili ayrımı birbirlerinin görüntülerine bakarak yani biçimsel olarak yapıyorlar. "Kızların saçı uzun, erkekler pantolon giyer, kızlar etek giyer." gibi.

Çocuklar sonra fark ediyorlar ki, cinsiyetler arasında farklı başka özelliklerde var. Birbirlerinin cinsel organlarım merak ediyorlar, görmek istiyorlar. Bunu görmenin yollarım deniyorlar. Sadece bir merak bu. Bu merakım daha legal yollarla gidermeye çalışıyorlar. Örneğin; doktorculuk, evcilik oynuyorlar. Onun bu merakını gidermek gerekiyor. Yapılacak olan, "Merak ettiğini biliyorum ama kendi cinsel organımızı başkalarına göstermiyoruz, başkalarının da cinsel organlarına bakmıyoruz. Neyi merak ediyorsan sen söyle ben sana anlatayım" demektir. Onu suçlamadan, aşağılamadan yaklaşmak gerekiyor. Bağırdığınız zaman o korkuyla ilk cinsel eğitimi vermiş oluyorsunuz, "Cinsellik gizli gizli yapılması gereken kötü bir şeydir" diyorsunuz.

Toplumumuzda mastürbasyon konusundaki yanlış inanışlar nelerdir? Okulda ya da evde mastürbasyon yapan bir çocuğu gören ebeveyn veya öğretmen nasıl davranmalıdır? Bu tutum çocuğun yaşına göre farklık göstermeli midir?

Mastürbasyon bir çeşit kendini uyarmadır ve doğaldır. Mastürbasyona yönelik tutumlar, kültüre göre farklılık gösterir. Ailenin ve bireyin verdiği anlama göre mastürbasyon sorun olabilir. En gelişmiş ülkelerde dahi mastürbasyonun, zayıflattığına ya da bazı hastalıklara neden olduğuna ilişkin yanlış inanışlar vardır. Bu inanışlar, mastürbasyonun körlükten akıl hastalığına kadar farklı bir yelpazede sebep olabileceği olumsuzlukları içerir.

Çocukluk döneminde görülen mastürbasyon genellikle aileleri endişelendirir. Bu durum bebeklik döneminden itibaren çocukların gevşemek için keşfettikleri parmak emme, tırnak yeme gibi davranışlardan çok farklı değildir. Bazen çocuğun kendisini yoksun hissetmesine yol açan, az ilgi, memeden kesme, bakıcı değişimi, kardeş doğumu, aile içi sorunlar gibi durumlar mastürbasyona yönelmesine neden olabilir. Çocuğun mastürbasyona yönelmesindeki bu durumlara dikkat edilmelidir.

Çocukların mastürbasyonu kalabalık içinde ve birlerinin yanında yapması hiçbir yaşta doğal karşılanmaması, üzerinde durulmalı ve önemsenmelidir. Bu davranışın ne zamanlar daha sık olduğu gözlendiğinde, önceden çocuğa daha iyi seçenekler sunmak yararlıdır. Çocuk mastürbasyon yaparken görüldüğünde, kızıp "yapma" demek yerine dikkatini başka yöne ve şeylere çekmek doğru olacaktır.

Mastürbasyon yapan çocuğuna çok sert tepki veren, yasak getiren aileler olabiliyor. Bunun çocuğun gelecekteki cinsel yaşantısına etkisi nasıl oluyor?

Sert tepki verildiğinde, çocuk ilk şunu öğrenir: " Cinsellikle ilgili sorunum ne olursa olsun, cinsellik hakkında hiçbir şekilde konuşmamam gerekir. Ne yapıyorsam gizli yapmalıyım." ikinci etki çocuğun cinselliğe karşı korku geliştirmesidir. Çünkü mastürbasyon için "Çok yaparsan hasta olursun, akıl hastası olursun." diyenler olabiliyor. Çocuklarda buna inanıyorlar veya kendilerini durdurmaya çalışıyorlar, durduramayınca da suçluluk ve korku yaşayabiliyorlar. Özellikle, mastürbasyonun günah ve körü olduğu söylenen ailelerde, bu durum ergeni ciddi ruhsal sıkıntılara sokabiliyor.

Çocuklara "kötü bir dokunuşu" anne-baba nasıl anlatabilir?

Aslında iyi ve kötü dokunuşu hepimiz çok iyi ayırt ederiz. Bize bazı insanlar dokundukları zaman olumlu bir duygu hissetmeyiz ama olumsuz bir duyguda hissetmemektedir. Bazı insanlar dokunduğunda ise, çok rahatsız oluruz. Çünkü dokunma, cinselliğin bir parçasıdır. Bizi rahatsız ettiği zaman o kötü bir dokunmadır. Çocuğa öğretmemiz gereken şudur: "seni rahatsız eden bir dokunma olursa bunu haber ver." Aile içi, tanıdık cinsel istismarı yabancı istismarından daha çoktur. O nedenle "tanımadığın biri gelip sana dokunursa" demek çocuğu korumayacaktır. Önemli olan, "seni rahatsız eden dokunmayı durdur." demektir.

Mahremiyet kaç yaşından itibaren öğretilmelidir? Bazı aileler iç çamaşırı ile çocuklarının yarımda dolaşıyor. Birlikte banyo yapıyorlar. Bu doğru mudur? Doğru değilse sınırları öğretmede yaş sının ne olmalıdır?

Mahremiyet 2 yaştan sonra yavaş yavaş öğretilmeye başlanır. 3 yaş çocukların toplumsallaşma yaşıdır. O nedenle 3 yaş kreşe başlama yaşıdır deriz. Toplumsallaşmak demek sadece toplumun içine girmek demek değildir. Aynı zamanda toplum kurallarını da öğrenme yaşıdır. 2 yaşında kız çocuğu yere yatıp eteği açılınca kimse sesini çıkarmaz ama 3 yaşından sonra "külot gösterilmez kapatılır." diyerek öğretmeye başlarız. Çocuğun kendini korumayı öğrenebilmesi içinde bunu öğrenmesi gerekiyor. Toplumsallaşmanın parçası olarak, nerede soyunulur, nerede giyinilir veya nerede giyinik olmak gerektiği öğretilmelidir.

Aksi takdirde çocuk evin içinde herkes çıplak geziyorsa, sınıfta da çıplak gezilebilir. Normaldir diye düşünür. "Anne babanın odasına kapı çalınmadan girilmez. Birisi soyunurken izlenmez." Bunları da ayıp olarak değil de, çocuğu korumak için öğretmemiz gerekiyor. O zaman biri ona "soyun" derse, o da "bir dakika buralarda soyunulmaz" diye düşünebilecek ve ona göre hareket edebilecektir. Evde çıplak dolaşmak, bir modernlik tanımı değildir. Modern olmakla sınırsız olmayı karıştırmamak gerekir.

Bazı anne-babalarda çocuklarını dudaktan öpüyorlar ve "bebeğim, aşkım" gibi ifadeler kullanıyorlar? Bunlar uygun mudur?

Hayır. Dudaktan öpmek, çocuğun cinsel açıdan uyarılmasına neden olabilir. Çocuk sizi dudaktan öpmek isterse, bunu ancak yetişkinlerin yaptığı söylenebilir. Hatta küçük çocuklara direkt "evlendiğin zaman böyle öpülür." diyebilirsiniz. "İlerde birini seversen onunla bunu yaşarsın." diye bir ayırımı döneminde zor olduğundan böyle anlatıyoruz. Ayrıca gelişim dönemine baktığımız zaman özellikle 3-4 yaşlarında odipal dönemin içinde olan çocukların, bu dönemin çatışmalarını sağlıklı şekilde çözebilmelerinde sakıncalar doğurabilir.

Bu dönem erkek çocuğun anneye, kız çocuğun da babaya yakınlaştığı, ilgi duyduğu bir dönemdir. Erkek çocuk annesini babadan, kız çocuk da babasını annesinden kıskanır. Akşam yatarken aralarına girip uyumak isterler. Amaçlan anne baba arasındaki yakınlaşmayı engellemektir.

Çocuğun duygusal bağı olan tanıdığı, güvendiği, inandığı biri tarafından cinsellik konusunda bilgi alması gerekir.

Bu dönemin sonlarına doğru çocuk, hem cinsi olan ebeveynine yönelmeye, onula özdeşleşmeye ve cinsiyet rollerini öğrenmeye başlar. Biz çocuğumuza "aşkım, sevgilim" diye hitap ettiğimizde ya da dudaklarından öptüğümüzde, o da "Aaa..ne güzel zaten ben de annemle/babamla evlenmeyi düşünüyordum." diye düşünecek, oedipal dönemi daha uzun ve çatışmalı olacak, kadın ve erkek rollerini öğrenme konusunda da sorunlar yaşayabilecektir. Ayrıca hijyen açısından da uygun değildir. Ağız ve dudaklardaki mikrobik yapıların çocuğa geçmesine neden olacaktır.

Cinsellik ve ergen konusuna geçmeden önce ergenle anne-babanın iletişiminin nasıl olmadır?

Öncelikle ergene "Hata yapabilirsin, buna kızabilirim ama ben yine de senin yanındayım, mesajını vermek gerekir. Bu çok önemlidir. Hırsızlıkta yapsa, uyuşturucuda kullansa, hamile de kalsa bilmeli ki, siz onun yanındasınız. Siz onun yanında olmazsanız, o hata zinciri bir daha sizinde döndüremeyeceğiniz bir noktaya gidebilir. İkincisi anne babaların ergenlik dönemi ile ilgili endişelerini aşağıya çekmeleri gerekir.

Ergenlikteki en büyük problem, bu dönemde iki tarafında müthiş bir değişim içinde olmasıdır. Anne-baba daha kolay hükmedebildiği, kontrol edebildiği bir çocuk varken, birdenbire birçok şeyi bilen hatta ondan daha iyi bilen, onun her dediğine "evet sen çok iyi biliyorsun." demeyen, biraz daha farklı bir bireyle karşılaşıyor. Ergenlik döneminde kimlik edinmeye çalışan bir ergen her şeyi denemeye çalışır. Ergenlik döneminin temel felsefesi zıtlıklardır.

Sizi hem delice sevebilir hem de nefret edebilir. İkisini de aynı anda yaşar ve ikisi de gerçektir. Çok çabuk değişir. Çünkü doğruyu arıyordur. Onun bu arayışına izin vermek gerekir. Anne-babalar diyorlar ki, "ben aradım buldum, işte biliyorum doğru budur, ben söyleyeyim, o da kabul etsin." Bizlerde anne-babamızın bulduğu doğrulan kabul etmedik. Zaten etmemeliyiz ki, nesil gelişsin. Artık büyüyen ve bize ihtiyacı azalan, biz yetiştirsek de bizden çok farklı başka bir varlığın yetiştiğini görmek gerekir.

Ergene şunu söylenmelidir: "Endişeleniyorum, senin benden uzaklaşacağın endişesini de taşıyorum. Farkındayım, arkadaşların senin için çok önemli. Onlarla olmak istediğini de biliyorum ama bana da zaman ayırıp benim endişemi yatıştırırsan ben de senin bu gelişimine daha rahat bakabilirim.

Bu yaklaşım işi çok kolaylaştıracaktır. Çünkü ergen doğruyu arıyordur. Onun bu arayışına izin vermek gerekir. Anne-babalar diyorlar ki, "ben aradım buldum, işte biliyorum doğru budur, ben söyleyeyim, o da kabul etsin." Bizlerde anne-babamızın bulduğu doğrulan kabul etmedik. Zaten etmemeliyiz ki, nesil gelişsin. Artık büyüyen ve bize ihtiyacı azalan, biz yetiştirsek de bizden çok farklı başka bir varlığın yetiştiğini görmek gerekir.

  • 0
Ögeyi değerlendirin
(0 oy)